Labels

About Me

Haberi çeşitli kaynaklardan sorgular ve ziyaretcilerine en doğru haberleri paylaşır.Haberi kaynağına soracaksın... Habersor editoru
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salatalık Çayı İle Göbeğinizi Eritebilirsiniz

| 3 Temmuz 2014 Perşembe |

Herkesin bildiği bir gerçek olan göbek yağları kurtulunmaz bir rastlantı.Salatalık çayı midemizdeki sindirim olayını iyileştirir.Bu iyileştirme  daha az acıkmayı getiriyor.

Salata çayı içerken hamur işlerinden ve tatlılardan uzak durmalısınız.Sahurda bile bu çayı içebilirsiniz.Sussuzluk hissini azaltır.Diğer bir faydası ise tatlı yeme isteği ve tatlı krizlerini yok eder.İşte salatalık çayı tarifi  ve yapılışı:

Malzemeler:
1 ORTA BOY SALATALIK
DİLİMLENMİŞ 1 LİMON
RENDELENMİŞ 1 TATLI KAŞIĞI ZENCEFİL
10-12 TAZE KOPARILMIŞ SAP NANE
YAPILIŞI:
1 litre suyun içine bütün malzemeleri ilave edelim. Aç karnına  sabah ve akşam 1 bardak içmeniz tavsiye ediliyor. Hem yapılışı kolay hemde işe yarayan bir çay


Serdar Ortaç hastane odasında karısı ile kavga etti.

| |

26 Günlük gelin hastane odasında isyan etti..

Bu yıl evlenen Serdar Ortaç, tedavi gördüğü hastanede eşiyle kavga etti. Senelerdir hayatının kadını aradı tam buldu imzayı attı ama o hastalık yakasını bırakmadı ünlü sanatçı Serdar Ortaç'ın. O kadar çok gündemde kaldı ki bu haberlerle eşi Chole isyan etti sonunda.

MS hastası olan Serdar Ortaç daha yeni evli olmasına rağmen hastalık ile savaşması olay oldu. Serdar Ortaç kendisi için kötü twitler atan takipçilerinin twitlerini RT yapması 26 günlük gelini çileden çıkardı. Serdar Ortaç'a ARto'dan sonra bir tepki de eşi Chole 'dan geldi. Chole Serdar Ortaç'ın kendisi hakında sürekli kötü sözler söyleyenlerin twiterlini RT yapması Chole çileden çıkardı.  Serdar Ortaç'ın hastanedeki bitkin fotoğraflarını sürekli Twitter'a yüklemesi eşiyle arasını bozdu!  Posta'nın haberine göre; MS teşhisi konulduktan sonra bunalıma giren, hastanedeki bitkin fotoğraflarını sürekli Twitter 'a yükleyen Serdar Ortaç'ın 26 günlük eşi Chloe sonunda bu duruma isyan etti.

Chloe “Yeter artık. Kendine gel. Sana ‘öl’ diyenleri bile paylaşıyorsun. Bu halde hastalığı yenemezsin” diye bağırdı. Serdar Ortaç’ın cep telefonunu da elinden almak istedi. Çift hastanede kavga etti. Serdar Ortaç daha sonra Twitter’a şunları yazdı: “Şu yalancı dünyada tek dostum yok.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR...

MS NEDİR

Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülşen Akman Demir MS hastalığı anlattı...

Multipl skleroz (MS) hastalığını basitçe, merkezi sinir sistemine sınırlı olan ve merkezi sinir sisteminin birden fazla bölgesini farklı zamanlarda etkileyen iltihabi hastalık olarak tanımlamak mümkün.

Sinir sistemindeki başlıca hasar sinir telciğinin çevresini sarıp koruyucu ve iletici rol oynayan miyelin tabakasına yönelik olduğu için MS hastalığı miyelini bozan hastalıklar adı verilen bir grup hastalık içerisinde yer alır.

NASIL TEŞHİS EDİLİYOR?

Hastalarda MS tanısı başlıca iki şekilde araştırılmaktadır. Bunlardan ilki ve daha sık görüleni, hastanın nörolojik bir olay geçirmesi sonucunda doktora başvurması ve MS bulgusu olabilecek bu yakınmaların nedeninin araştırılmaya başlamasıdır. Hastalarımızda MS tanısını araştırmaya yönlendiren ikinci durum ise baş ağrısı veya boyun ağrısı gibi MS ile ilgisiz bazı yakınmalar nedeni ile veya sadece “kontrol” ya da “check-up” amaçlı MR çekilmesi ve burada görülen tesadüfi MR bulgularının MS hastalığını akla getirmesidir. Pek çok kişi bu iki nedenden dolayı MS açısından araştırılmakta, ancak bunların bir kısmında MS tanısı doğrulanmakta, diğerlerinde ise ya dışlanmakta ya da kesinleşmemiş bir olasılık olarak bir süre daha var olabilmektedir.

BELİRTİLERİ NELER?

Özellikle MS’i akla getiren bulgular arasında tek gözde ani gelişen, bazen ağrılı olabilen görme kaybı; baş dönmesi-dengesizlik; vücudun herhangi bir bölgesinde uyuşma; yürürken bir ayakta sürtme gibi olaylar sayılabilir. Tabii bu sayılan yakınmalara neden olabilecek MS dışında bir çok başka hastalık olabileceğini de unutmamak gerekir. Buna karşın MS seyrinde pek sık görülmeyen bulgular da vardır. Bunlar arasında çok ani gelişen tek taraflı kol-bacak felci epileptik nöbetler, koma gibi uyanıklık bozuklukları, bir tür konuşma bozukluğu sayılabilir. Böyle bulgularla başvuran hastalarda öncelikle diğer tanı olasılıklarının araştırılması yerinde olmaktadır. Benzer şekilde, MS beyin ve omurilik dışında başka vücut sistemlerini etkilemeyen bir hastalık olduğundan dolayı, sinir sistemi dışındaki organlarda herhangi bir hastalık bulgusu olanlarda da MS tanısına kuşku ile yaklaşılmasında ve öncelikle diğer olasılıkların dışlanmasında yarar vardır.

HASTALIK KİMLERDE GÖRÜLÜR, YAŞLA VEYA CİNSİYET AYRIMIYLA İLGİLİ MİDİR?

Dünyada 3 milyon, ülkemizde ise 35 - 40 bin MS hastası olduğu tahmin edilmektedir. Gençler arasında en sık görülen nörolojik hastalıklardan biridir. MS hastalarının büyük bir bölümü ilk ataklarını 20 - 40 yaşları arasında geçirmekle birlikte nadiren çocukluk veya ileri yaş gruplarında da ortaya çıkabilmektedir. Genel olarak toplumda MS gelişme riski yaklaşık 1/1000 olarak tahmin edilmektedir. Hastalık kadınları 2 kat daha fazla etkilemektedir.

MS ÖLDÜRÜCÜ, BULAŞICI YA DA MİKROBİK BİR HASTALIK MIDIR?

Hayır. MS öldürücü, bulaşıcı ya da mikrobik bir hastalık değildir. Buna, akıl hastalığı olmadığını ve kalıtsal olmadığını da ekleyebiliriz. Ancak hastaların ailelerinde ve özellikle ikizlerinde daha sık görülmesi bazı kişilerin genetik olarak hastalığa yatkın olduklarını göstermektedir.

MS NASIL TEDAVİ EDİLİYOR?

MS’in bugün için bilinen kesin bir tedavisi yok. Ama, MS’in belirtilerini giderebilmek ve insanların MS’le birlikte daha rahat bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla birçok semptomatik (belirtilere yönelik) tedavi uygulanmaktadır. Öte yandan atak belirtilerin giderilmesinde kortikosteroidler, atak sıklığının azaltılmasında interferonlar kullanılmaktadır.

MS patolojisinde ve nöroimmünolojideki gelişmeler sonucunda bugün farklı tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Hatta birçok uluslararası çalışma da artık ülkemizden bazı merkezler de birer çalışma – araştırma merkezleri olmaya başlamışlardır ki bu ülkemiz tıbbının ulaştığı düzey hakkında iyi bir göstergedir.

Fizyoterapi yöntemleriyle hastaların atak dönemlerinin izleri silinmeye ve spazmlarının giderilmesine yardımcı olunmakta; kişisel ve grup terapileri ile hastalara ve ailelerine depresyon, korku ve MS’in yol açtığı sınırlamalarla mücadelede yardımcı olunmaya çalışılmaktadır.

MS KİMLERDE SIKLIKLA GÖRÜLÜR?

1- Kadınlarda.
2- 20-40 yaşları arasındaki genç erişkinlerde.
3- Beyaz ırktan olanlarda.
4- Ilıman ve soğuk iklim kuşağında yaşayanlarda (Kuzey ülkelerinde daha sık görülür ve ekvator kuşağına yaklaştıkça azalır.)
5- Ailesinde MS olanlarda.
6- Sosyo-kültürel ve ekonomik düzeyi yüksek olanlarda daha sık görülmektedir.

STRES MS HASTALIĞINI KÖTÜLEŞTİRİR Mİ?

Stresin MS’e neden olduğuna veya kötüleştirdiğine ilişkin kanıt yoktur. Ancak MS’i olan kişiler stresle de mücadele tekniklerinden fayda görebilirler:

1- Zihinsel ve fiziksel açıdan olabildiğince aktif olun.
2- Zamanı enerjiyi koruyacak şekilde kullanın.
3- Yaşamı basitleştiren, öncelikler koyun.
4- Gevşeme/ meditasyon egzersizlerini öğrenin.
5- Çözülmesi zor sorunlar için yardım alın.
6- Eğlenceye zaman ayırın ve mizah duygunuzu koruyun.
7- Gerçekçi hedefler ve beklentiler oluşturun.
8- Değiştirilemeyecek olanı kabul edin.


Serdar Ortaç MS hastası.

| 26 Haziran 2014 Perşembe |



Kas ağrılarından dolayı acı çeken ünlü şarkıcı Serdar Ortaç, önceki gün eşi Chloe Loughnan ile birlikte Nişantaşı'nda görüntülendi. Ortaç, eşi Loughnan'a tutunarak yürüdü.

Geçtiğimiz günlerde MS hastası olduğu yönünde çıkan haberlerin ardından, "Evet MS'ten şüpheleniyorlar, MR'dan sonra sonuç belli olacak." diye tweet atan Ortaç'ın moralinin bir hayli bozuk olduğu dikkat çekti.

Şarkıcı, hastalığıyla ilgili gazetecilerle dertleşti. Ağrılarından dolayı acı çeken ve eşine tutunarak yürüyen Ortaç, "İlk olarak MS teşhisi kondu ancak daha detaylı kontrol olduktan sonra ne olduğu ortaya çıkacak." dedi.

Şarkıcıyı Nişantaşı'nda gören hayranları ise "Seni çok seviyoruz Serdar." diyerek moral vermeye çalıştı.

Bu arada Ortaç, hastalığıyla ilgili önceki gün bir tweet daha attı. Ortaç, "20 sene önce üveit yani göz iltihabı olmuştum meğer bu iltihap MS yaparmış. O zaman sinyal vermiş, anlamamışım." diye yazarak hastalığını bir kez daha kabul etti.



Güzellik için yüzünüze eşek sütü maskesi.

| 25 Haziran 2014 Çarşamba |

AYDINLI girişimci 37 yaşındaki Lütfi Kabakçı, Le Patra markasıyla piyasaya çıkardığı kozmetik ürünlerinde doğal eşek sütü kullandı.

DHA'nın haberine göre Kleopatra'nın güzellik sırrının da eşek sütü olduğunu ileri süren Kabakçı, "Türkiye'de bir ilke imza attık" dedi. Aydın'da 8 yıldır kozmetik sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin kurucusu Lütfi Kabakçı, güzelliğiyle ünlü Antik Mısır Kraliçesi Klepotra'dan esinlenerek geliştirdiği ürünlerde eşek sütü kullandı. 2 yıl boyunca alt yapı çalışması yaptıklarını söyleyen Kabakçı, "İstanbul'daki laboratuvarlarda gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra markamızı oluşturduk. Sağlık Bakanlığı'ndan gerekli izinler alındı ve seri üretime başladık" dedi.

DOĞUM LEKESİNE TAM ÇÖZÜM

Ürünlerde kullandıkları eşek sütünü Manisa'da bulunan eşek çiftliğinden temin ettiklerini söyleyen Lütfi Kabakçı, "Eşek sütü maskesi ve eşek sütü kremi olmak üzere iki değişik ürün oluşturduk. Tamamen doğal bir ürün. Özellikle cilt lekeleri, doğum lekeleri ve sivilcelerin yok olmasında çok başarılı olduk. İlk ürünü eşimde denedik ve bir aylık zaman diliminde ciddi değişim gördük" diye konuştu.


"Sahurda süt içerek tok kalın"

| 24 Haziran 2014 Salı |

"Sahurda süt içerek tok kalın"

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İnanç, "Bir bardak sütün insanı 5 saat tok tuttuğu bilimsel olarak da kanıtlandı. Sahurda 1 bardak süt içilmeli" dedi.

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neriman İnanç, sahurda mideyi daha geç terk eden, kan şekerini çok hızlı değiştirmeyecek besinlerin tercih edilmesi gerektiğini belirterek, "Bir bardak sütün mide boşluğunu hissettirmeden insanı 5 saat tok tuttuğu bilimsel olarak da kanıtlandı. Sahurda 1 bardak süt içilmeli" ifadesini kullandı.

İnanç, yaptığı yazılı açıklamada, yaz günlerine denk gelen ramazanı en sağlıklı şekilde geçirmek için önerilerde bulundu.

Protein içeriği yüksek olan besinlerin midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktirdiğini aktaran İnanç, sağlıklı bir oruç için mutlaka sahura kalkılması gerektiğini vurguladı.

İnanç, şunları kaydetti:

"Sahurda mideyi daha geç terk eden, kan şekerini çok hızlı değiştirmeyecek besinlerin tercih edilmeli. Bir bardak sütün mide boşluğunu hissettirmeden insanı 5 saat tok tuttuğu bilimsel olarak da kanıtlandı. Sahurda 1 bardak süt içilmeli. Süt, hem protein içeriği yüksek olan bir besin olması nedeniyle tokluk hissetmemize yardımcı oluyor hem de sıvı ihtiyacının karşılanmasına destek oluyor. Sütün bileşimindeki yağ midede uzun süre kalarak tokluk duygusunun uzun sürmesini sağlıyor."


Yazın şok diyetler kalıcı hasar yapabilir.

| |

Diyetisyen Dilara Süngü, bağışıklık sistemi ile beslenme arasında çok yakın bir ilişki bulunduğunu belirterek, özellikle yaz aylarında bireylerin psikolojik olarak kışın alınan kiloları verme telaşına düştüklerini vurguladı. 

Süngü, “Çeşitli ortamlarda mucize olarak lanse edilen diyet programlarının, yetersiz beslenmeye bağlı olarak vücutta kalıcı hasarlar bırakabileceğini unutmamak lazım” dedi.

Bursa Özel Hayat Hastanesi’nden Diyetisyen Dilara Süngü, yaz aylarında fit görünmek adına şok diyet programlarını uygulayan kişilerin, yetersiz beslenmeden dolayı halsiz kalma ve hastalıklara yakalanma risklerinin arttığına dikkat çekti. Özellikle dergi, gazete ya da internet sitelerinde bulunan ve mucize olarak adlandırılan şok diyetleri uygulamaya başlayan kişilerde, yetersiz beslenmeye bağlı olarak bağışıklığın azaldığını hatırlatan Süngü, bu diyetleri yapan bireylerin, halsiz kalma ve hastalıklara yakalanma risklerinin artma riski taşıdığını vurguladı.

-1Şok diyet programlarının etkisiyle, kısa sürede tartıdaki değişikliğin nedeninin yağ kaybı olmadığı su ve kas kaybı olduğunu anlatan Süngü, “Şok diyetler günü kurtaran diyetlerdir ama bu tür programların, ileriki dönemde metabolizmada kalıcı hasarlara neden olabileceği de unutulmamalıdır. Beslenmede en iyi düzeyde bağışıklık işlevi için yeterli miktarda protein almak ilk şarttır. İmmün (Bağışıklık) sistemi; kişiyi bakteri, virüs, fungus, protozoa gibi zararlı canlılara karşı koruyan, kanser hücrelerine ve diğer yabancı maddelere karşı savaşan önemli bir sistemdir. Düşük bağışıklık işlevinin en yaygın nedeni yetersiz beslenmedir. Yetersiz beslenme yalnızca, enerji ve protein eksikliği olarak düşünülmemesi gereken bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan çalışmalarda dünyada her yıl 6 milyon çocuğun yetersiz beslenme sonucu bağışıklık sisteminin zayıflamasından dolayı enfeksiyonlar yüzünden öldüğü bildirilmektedir. Son yıllarda bireyin beslenmesindeki amaç; o bireyin enerji ve protein gereksinimini karşılamanın yanında bazı özel besinlerle kişinin hastalıklara karşı direncini arttırmak olarak açıklanmaktadır” diye konuştu.

Beslenmede en iyi düzeyde bağışıklık işlevi için yeterli miktarda protein almanın şart olduğunu dile getiren Süngü, “Özellikle süt, süt ürünleri, yumurta gibi biyolojik değeri yüksek proteinleri tüketmek oldukça önemli olmaktadır. Fakat fazla miktarda protein alımı bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkiler. Yeterli protein alımı ile birlikte omega yağ asitleri, serbest radikalere karşı C ve E vitamini, beta- karoten, selenyum, demir, çinko ve isoflavon içeren besinler de sıkça tüketilmelidir. Günlük beslenmede çok fazla şekere yer verilmesi, obezite, alkol tüketimi gibi çeşitli nedenler bağışıklık işlevini azaltır. Şeker tüketimi azaltılmalı ve beden kitle indeksinizin 25 kg/m2 altında olmasına özen gösterilmelidir” dedi. (Sözcü)


İstanbulun göbeğinde ambulans olmadığı için kamyonetle hasta taşındı.

| 10 Haziran 2014 Salı |



İstanbul’un orta yerinde ambulans yokluğu nedeniyle hastalarını kamyonetle taşıyan aile yürek burkan bir manzara yarattı…

İstinye Devlet Hastanesi’nde ambulans olmadığı için hastalarını kamyonetin kasasında taşımak zorunda kalan aile halkın şaşkın bakışları arasında İstanbul sokaklarında ilerledi.


Aç kalmadan zayıflamak istermisin?

| |

Tokluk hissini artırarak sağlıklı bir şekilde kilo vermek istemez misiniz?

"Hem sağlıklı beslenip hem de aç kalmadan zayıflamak mümkün" diyen Prof. Dr. Ziya Mocan iştah kesici ve tokluk hissi veren besinleri sıraladı.

İşte tok hissetmenizi sağlayacak ipuçları...

-Karnabahar ve brokoli zengin lif içeriğiyle açlık hissini azaltır.

-İçeriğindeki proteinlerle yoğurt, iştahı baskılamakta yardımcı olur. Bunun dışında yüksek kalsiyum içeriği ile de zayıflamaya yardımcıdır.

-Ana öğünler atlanmamalıdır. Öğünler arasında acıktığınız da ise 2 tane hurma veya bir avuç leblebiyi suyla tüketebilirsiniz.

-Yumurtada bol miktarda triptofan var. Kendinizi daha zinde hissetmenizi sağlar. Günde 2 tane haşlanmış yumurta beyazı tok tutar.

-Üzümün kabuğu tok hissetmenize yardımcı olur.

-Üzüm çekirdeği de tok tutan besinlerin başında gelir. Çekirdeğini ayıklayın, kurutun dövüp toz haline getirip sabahları 1 kaşık tüketin.

-Zencefil çayı veya tozu da tok tutan besinlerdir. Tozunu yemeklere bir tutam katarak tüketebilirsiniz.

-Günde 2 bardak yeşil çay içebilirsiniz.

-Kavrulmamış yeşil kahve çekirdeğini günde 10- 15 tane yiyebilirsiniz. Yeşil kahve metabolizmayı hızlandırır, antioksidanlar içerir ve iştahı keser. Dövüp toz haline getirip yoğurda katıp tüketebilirsiniz.

-Dereotu da tok tutar. Yumurta beyazıyla dereotu karışımını sabah kahvaltısında yiyin.

-Siyah çay yaprağını kurutup, dövüp yoğurda veya çorbalara katın. Tok kalmanızı sağlayacaktır.


1 liraya dürüm değil kanser satıyorlar.

| 3 Haziran 2014 Salı |

Son dönemlerin en trend işlerinden biri çiğ köfteci açmak oldu.

Çoğunluğu merdiven altı üretim olan bu müesseselerin ne kadar sağlıklı üretim yaptığını araştırdık. 1 TL'ye çiğköfte dürüm olur mu? sorusuna cevap aradık. Tatlıses Gıda Genel Müdürü ve Gıda Mühendisi Elif Attepe piyasada mantar gibi çoğalan çiğköftecilerin zehir saçtığını söyledi. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile ortak bir çalışma yaptıklarını belirten Attepe, piyasadan aldıkları numunelerin içinde akla hayale gelmez birçok ürün ile karşılaştıklarını belirtti. Attepe "Potasyum sorbat, sodyum benzoat gibi maddeler yüksek oranda katılıyor. Bu maddeler ürünün ömrünü 1 aya kadar uzatıyor. Vatandaşa kansere davetiye çıkarıyor" dedi.


DOMUZ KILINDAN LAVAŞ

Lavaşta yapılan hileleri de anlatan Attepe "Lavaşta kullanılan 'E920 kodlu Sistein' hamurun elastikiyetini artırıyor. Sistein, hayvanların kılından yapılıyor. En fazla domuz kılı tercih ediliyor" dedi.


Bayanlar size Afrika'dan doğal güzellik iksiri tarifi.

| 30 Mayıs 2014 Cuma |

Afrika’da yetişen karite yağı, cildiniz ve saçınız için bulunmaz bir nemlendirici…

Karite yağını daha önce duymamış olabilirsiniz. Bu yağ bilinen en etkili doğal nemlendiriciler arasında. Afrika’da yetişen karite ağacından elde ediliyor.

Cilde ve saça iyi gelen karite ağacının faydaları.

- Cildimizin ihtiyacı olan tüm vitaminleri içinde barındıran karite yağı A ve D vitaminleriyle cildimizi canlandırır, E vitaminiyle cildinizi yeniler ve F vitamini sayesinde sıkılığını korur.

- Nemlendirici özelliğiyle de rüzgar güneş soğuk gibi dış etkenlerden cildi korur.

- Egzama yanık, kızarıklık gibi cilt problemleriyle mücadele ediyor.


Dukan diyeti zararları nelerdir?

| 29 Mayıs 2014 Perşembe |

Dukan diyeti zararları nelerdir?

Dukan diyeti zararları açısından oldukça dikkat çekici bir zayıflama şeklidir. Pek çok doktor dukan diyetinin zararları konusunda ortak bir kanıya sahiptirler.

 Protein diyetleri kesin sonuç vermeyen, çoğu zaman organizmamızı yoran ve bizi psikolojik açıdan oldukça zorlayan diyetler. Diyet yapmak hem yorucu hem de meşakkatli oluyor. Dukan diyeti, ekonomik açıdan da bir hayli zararlı. Ne de olsa ülkemizde et ve süt ürünleri pahalı satılmaktadır.

 
Dukan-diyeti konusunda dikkat edilmesi gereken bilgiler:
 Beynin yakıtı kesinlikle karbonhidratlar. Bu beslenmenin en temel bilgisidir. Uzun süre karbonhidrat içeriği yüzde 40’ın altında olan diyet listeleri:

Zihinsel bulanıklık,
Dikkat dağınıklığı,
Öfke kontrol sorunu,
Uyku sorunlarına yol açar.
Ağız ve diş sağlığını olumsuz etkiler.
Ciddi ağız kokusu yapar.

Kas yorgunluğuna neden olur ve kemik erimesi riskini artırır.
Karbonhidratlı gıdaları tekrar hayatınıza soktuğunuzda hızla kilo artışına neden oluyor ve kamufle edilen karbonhidrat açlığı, kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu durum tekrar kilo alındıktan sonra tip 2 diyabet gelişim riskini artırıyor. Bu diyet listeleri ‘ketojenik diyet listeleri’dir.Karbonhidratlar gereğinden az yenirse, vücutta normalden çok keton ve asitler oluşur. Bu kanı bozar, komaya kadar uzanan bir tabloya yol açar.


Parayı basana şak diye veriyorlar.

| |

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tomografi çektirmek isteyen bir hastanın başına gelenler yeni bir sistemi ortaya çıkardı. Kendisine 2 ay sonrası için tomografi randevusu verilen hastaya 60 TL vermesi halinde birkaç gün sonrasına randevu verilebileceği söylendi. Hastane müdürlüğü konuyla ilgili olarak bir açıklama yapmadı. Sağlık Bakanlığı ise kamu hastanelerinde böyle bir uygulamanın yapılmadığını ifade etti.

İstanbul’un en büyük hastanelerinden olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastanesinde son derece enteresan bir ‘randevu’ sistemi ortaya çıktı. Tomografi için hastaneye giden bir hastaya dün yoğunluktan dolayı Ağustos ayına randevu verildi. Hasta durumunun ağır olduğunu söylediği zaman kendisine 60 lira vermesi karşılığında 'mesai saatleri' dışında tomografisinin iki gün sonra çekilebileceği bilgisi verildi. Konuyla ilgili olarak ulaştığımız Cerrahpaşa Hastanesi Tıp Fakültesi Müdürlüğü bir açıklamada bulunmadı. 

'YENİ SAĞLIK SİSTEMİNİN ÖZÜ BU...'
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Samet Mengüç söz konusu ‘parayı ver randevuyu al’ uygulamasıyla ilgili olarak, “Yeni sağlık sisteminin özü bu. Bu uygulamada bir suiistimal söz konusu. Hastaneler mesai saatleri dışında eleman çalıştırdıkları zaman böyle bir uygulamaya gidebiliyorlar. Biz İstanbul Tabib Odası olarak bu uygulamaların hepsine karşıyız. Hastanın hayati tehlikesi varsa ve parası yoksa ne yapacak? Mide tümörü için film çektirmek isteyen bir insan için 6 ay çok önemli bir süredir” diye konuştu. Söz konusu uygulamayı hayata geçirmeyi reddeden bir çok öğretim üyesi olduğunu belirten Mengüç, “Kamusal bir güvence altında beni o hastanın sağlığı ilgilendirir diyenler de var” ifadesini kullandı.

VIP HASTA
Sağlık sektörü kaynaklarından alınan bilgilere göre ‘parayı ver randevuyu al’ sistemi VIP hasta olarak adlandırılıyor. VIP hastalar fark ödeyip aylarca beklemek yerine birkaç gün içinde işlerini halledebiliyorlar. Bu uygulamayı yapan bazı üniversite hastaneleri ise ‘Mesai saatleri dışında öğretim üyesi çalıştırdıkları için’ fark aldıklarını belirtiyorlar. Fakat hastalardan alınan bilgilere göre ‘parayla alınan’ randevular bazen saat 20:00’da, bazen de öğleden sonra saat 13:00’da gerçekleşiyor. 

DEVLET ÜCRETSİZ VERMEK ZORUNDA
sağlık bakanlığı’ndan alınan bilgilere göre ise hastalardan erken randevu için böyle bir ücret alınması kamu hastanelerinde yapılan bir uygulama değil. Bakanlık kaynakları, “Devlet sağlık hizmetini ücretsiz vatandaşa vermek zorunda fakat üniversitelerde yapı biraz daha farklı olabilir” diye konuştu. can mumay hürriyet


Dünya'da 2.1 milyar obez var.

| |

Dünyada obez ve aşırı kiloluların sayısının 2.1 milyara ulaştığı, hiçbir ülkenin obeziteyi tedavide başarılı olamadığı açıklandı

Sonuçları Lancet dergisinde yayımlanan, 188 ülkenin dahil edildiği araştırmada, obezitenin yüksek oranlarda görüldüğü başlıca ülkelerin ABD, Çin ve Rusya olduğuna dikkat çekildi.

Obez ve aşırı kiloluların sayısının 2.1 milyara ulaştığı, bunun dünya nüfusunun yüzde 30'una tekabül ettiğine dikkat çekildi.

Uzmanlar, obez kişilerin sayısının, 1980'de 875 milyon olduğunu hatırlatırken, obez ve aşırı kilolu sayısındaki artışı, "dünyamızın modernleşmesine", dolayısıyla "fiziksel açıdan hareketsizliğe" bağlıyor.

Washington'daki Sağlık Ölçübilim ve Değerlendirme Enstitüsü'nün (IHME) liderliğinde yapılan araştırma çerçevesinde, bilim insanlarının, Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşların araştırmalarından ve hükümete ait internet sitelerinden elde edilen verileri incelediği, dünyada obez ve aşırı kilolu kişilerin sayısıyla ilgili "tüm makaleleri" gözden geçirdiği belirtildi.

Obezitenin, gelişmiş ülkelerde en yüksek oranlara ulaştığı görülürken, dünyada 671 milyon obezin yarısından fazlasının ABD, Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Meksika, Mısır, Almanya, Pakistan ve Endonezya'da yaşadığı ifade edildi.

Batı Avrupa'da en yüksek obezite oranının görüldüğü İngiltere'de erkeklerin yüzde 67'sinin, kadınların da yüzde 57'sinin obez ya da aşırı kilolu olduğuna işaret edilen araştırmada, aşırı kalori alımı, hareketsizlik ve "gıda tüketiminin aktif promosyonu" gibi risk faktörleriyle savaşmak için "acil küresel liderlik" çağrısında bulunuldu.

Araştırma ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde obez kadınların sayısının erkeklerden, gelişmiş ülkelerde ise obez erkeklerin sayısının kadınlardan daha fazla olduğunu gösterdi.


Fazla yağ ve spor sperm düşmanı!

| |

Fazla yağ ve bilinçsiz spor sperm düşmanı!
Kas gelişimi için kullanılan ve anabolik steroidler olarak bilinen destek ürünler, normal yollarla baba olma şansını belirgin şekilde düşürüyor

Sperm üretimi ve kalitesi yaşa bağlı olarak her geçen yıl azalıyor. Yanı sıra iş stresi, sağlıksız beslenme gibi faktörler de sperm kalitesini önemli ölçüde etkileyerek yeterli ve kaliteli sperm üretilmemesine sebep oluyor. Sperm sayısında ve kalitesinde azalmaya neden olan bir diğer faktör, erkeklerin spor yaparken kas gelişimi için kullandıkları destek ürünler.

Anabolik steroidler olarak bilinen bu ürünlerin baba olma şansını düşürdüğünü belirten Eurofertil Tüp Bebek Merkezi’nden üroloji uzmanı Dr. Alper Eroğlu, son 10 yıl içinde kısırlık oranlarının arttığını, erkek faktörünün de bunda yüzde 40-50 oranında rol oynadığını vurguladı.

Dr. Eroğlu, sperm üretimi ve sperm kalitesinin her geçen yıl daha da azalmasıyla birlikte yardımcı üreme yöntemlerinden faydalanarak çocuk sahibi olan çift sayısının da bununla orantılı olarak artış gösterdiğini belirtti. Sperm kalitesindeki kötüye gidişin altında birçok faktörün rol oynadığını ifade eden Dr.
Eroğlu şu bilgileri verdi:

“Vücut yağ oranımızın yüksek olması kan testosteron seviyesinde düşüşe neden olur. Çünkü testosteron hormonu yağ hücrelerinde aromatize olarak kadınlık hormonu olan östrojene dönüşebilmektedir. Düzenli olarak spor yapan erkeklerde kas kitlesinde artış ve yağ oranındaki azalmayla beraber kan testosteron seviyelerinde doğal yolla salgılanan testosteron hormonu artış gösterir. Ayrıca mutluluk hormonu olarak bilinen beta-endorfin ve dopamin hormonları spor yapmakla artar ve bu da kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Ancak ağır spor dallarıyla uğraşan erkeklerde (günde 13 kilometrenin üzerinde koşan maratoncular, halterciler, profesyonel sporcular vs.) testosteron hormonu düzeyi, sperm üretimi ve kalitesinde gözle görülür bir düşüş saptanmıştır.“

DIŞARIDAN TESTOSTERON TAKVİYESİ ALMAYIN!
Dr. Alper Eroğlu’na göre, testosteron hormonunun doğal olmayan yollarla vücuda dışarıdan alınması doğru değil. Birçok spor dalında kullanılan ananabolik steroidler testosteron seviyesinde normalin üstünde artışa ve başlangıçta cinsel fonksiyonlarda performans artışına neden oluyor. Ancak orta ve uzun vadede doğal yollarla vücudun salgılamış olduğu testosteron düzeyi normalin çok altına düşerek testis hacimleri zamanla azalıyor. Sperm üretimi ise bu durumdan çok daha ağır etkileniyor. Bu ilaçların kesilmesinden ancak 4-6 ay sonra sperm üretimi başlıyor.

SPERM SAYISINI VE KALİTESİNİ ARTIRAN VİTAMİNLER
Zayıflamak için daha düşük kalorili beslenmek ve öğün sayısını azaltmanın en sık yapılan hatalardan olduğunu hatırlatan Dr. Alper Eroğlu, “Metabolizma hızını artırmak ve yağ yakımını hızlandırmak için gün içinde çalışma temponuza göre 4- 6 öğün tüketin, mutlaka dengeli beslenin” uyarısında bulundu.
Özellikle sperm üretimi için de gerekli olan ve vücudumuzda sentezlenmeyip dışarıdan besin olarak alınması gereken esansiyel aminoasitlerin uygun dozlarda alınmasının önemine de dikkat çeken Dr. Eroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

 “Vitamin-mineral desteği ve bazı antioksidan ajanların kullanılması spor performansımızı artırmakla kalmaz; üreme kapasitemize de olumlu katkılar sağlar. Özellikle A, C, E, B12 vitaminleri, Ko-Enzim Q10, Asetil-L-Karnitin, likopen, folik asit, çinko ve selenyum içeren ürünlerin uygun dozlarda, uzun süre ve düzenli kullanımında sperm sayısı ve kalitesinde belirgin artışlar olduğu rapor edilmiştir."


Güneş lekelerine bitkisel çözüm.

| |

Yaza girerken güneşin bıraktığı izleri azaltmak ve cildi olduğu gibi koruyabilmek mümkün. Dermatolog Uzm. Dr. Eylem Acar, sonbaharda alınacak vitamin ve minarellerin cildi rahatlatacağını söyledi.

Sözcü'de yer alan habere göre Acar, “A,C,E vitaminleri taze havuç, kayısı ve domateste bolca bulunan Beta Karoten’i tüketmek çok önemli. Bu vitaminlerin antioksidan değerleri çok yüksektir ve güneşin cilde verdiği zararlarla savaşıp cilt hasarlarını onarır” dedi.

Yaz mevsiminde güneş ve deniz sonrası cildin kaybettiği su ve nemin  yerine konması gerektiğini de ifade eden Acar; “Cilde mineral içeriği yüksek tonikler ve yüksek su içeriği olan nemlendiriciler uygulanmalı. Ciltteki nem oranı özellikle mevsimsel geçişlerde çok önemlidir. Çünkü yazın cildimiz UV ışınlardan etkilenir ve sonbahar gelince kararmış, bronzlaşmış, kurumuş ve kırışmış olur” diye konuştu.

Cildi yenileyen gıdalar

Acar, evden çıkarken bile güneş koruyucu ürünler kullanılmaya devam edilmesi konusunda uyarıda bulundu. Gün ışığının olduğu her mevsimde ve saatte cildin UV ışınlarına maruz kaldığını ve yaşlandığı hatırlatan Acar, cildi yenilemek ve yaşlanmayı yavaşlatmak için gerekli vitaminlerin bulunduğu gıdaları şöyle sıraladı:

A vitamini: Karaciğer, yağ, süt, peynir, yumurta sarısı
E Vitamini: Bitkisel yağlar.
C Vitamini: Maydanoz, çilek, limon, domates, semizotu
Karotenoidler: Beta karoten Ispanak, marul, lahana, brokoli, kavun, şeftali, havuç, kayısı
Lutein: Yeşil yapraklı sebzeler, yumurta sarısı, hayvani yağlar
Likopen: Domates, karpuz, kırmızı greyfurt
Kuersetin: Elma, üzüm, limon, domates, soğan, marul, brokoli, karalahana, pamuk tohumu, çay, kırmız şarap gibi içecekler, ginko biloba, zeytinyağı, propolis
Omega-3-Çoklu doymamış yağ asidi: Balık yağı
Resveratrol: Üzüm kabuğu, yer fıstığı, kırmızı şarap, dut
Çay polifenolleri: Yeşil çay


Bakanlık GDO'lu ürün satışını serbest bıraktı.

Bakanlık, yüzde 0.9 ve altında genetik yapısı değiştirilmiş organizma bulunan gıdaların üretim ve satışına izin verilmesinin yolunu açtı.

Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı, gıda ürünlerinde yüzde 0.9 ve altında genetik yapısı değiştirilmiş organizma (GDO) bulunan gıdaların üretim ve satışına izin verilmesinin yolunu açtı. Uzmanlar, yönetmeliğin Biyogüvenlik Kanunu'na aykırı olduğu görüşünde. Yönetmeliğin iptali için Danıştay'a dava hazırlığı yapılıyor.

"GDO BULAŞANI"

Bakanlığın bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile, Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik’te yapılan değişiklik ile, "Analiz sonucunda üründe yüzde 0.9 ve altında GDO tespit edilmesi halinde bu durum GDO bulaşanı olarak değerlendirilir" fıkrası eklendi.

Değişiklik ile eklenen bir başka fıkrada da, "GDO bulaşanı olan ürünlerde bulaşan olarak tespit edilen genlerin Biyogüvenlik Kurulu tarafından onaylanmış olması durumunda ürünler onay amacına uygun olarak kullanılabilir" denilerek, içeriğine yüzde 0.9 ve altında GDO bulunan gıda ürünlerinin üretim ve satışına izin verilmiş oldu.

Yönetmeliğe göre ayrıca, "GDO Bulaşanı" tanımı da şöyle yapıldı:

"Genetik modifikasyon teknolojisi uygulanan veya uygulanmayan bir üründe, birincil üretim aşaması dahil üretim, imalat, işleme, hazırlama, işleme tabi tutma, ambalajlama, paketleme, nakliye veya muhafaza sırasında ya da çevresel faktörler ile teknik olarak engellenemeyen, önlenemeyen veya tesadüfi olarak bulaşan GDO’lar."

"YÖNETMELİK KANUNA AYKIRI"

Hürriyet'ten Dinçer Gökçe'nin haberine göre, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, yönetmeliğin, kesinlikle Biyogüvenlik Kanunu’na aykırı olduğunu işaret etti.

Atalık, son günlerde gündeme gelen bebek maması olayını hatırlatarak “Biyogüvenlik Kanunu’nun izin verdiği hiçbir GDO’lu ürün yok. Kanun özetle, bebek maması ve ürünlerinde ve küçük çocuk ek besinlerinde kesinlikle yasaklıyor. Bu yönetmelikle, yediklerimizin tamamında GDO bulunmasına yol açıyor. Üstelik binde 9’luk kriterin de hiçbir bilimsel yanı yok” dedi.

TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ AVUKATI: DANIŞTAY’DA DAVA AÇACAĞIZ

Tüketici Hakları Derneği avukatı Emre Baturay Altınok, bu yönetmelikle birlikte ‘GDO var-yok’ analizinin bir hükmünün kalmadığına işaret etti. Av. Altınok, GDO’lu ürün ithalatı yapanlara hapis cezası verildiğini ve bu cezanın paraya çevrilmediğine işaret ederek, yapılan son değişiklikle bu cezada önemli bir yumuşamaya gidilmiş olduğunu işarete etti. “Yönetmelik ithalatçılara nefes aldırmış oldu. Bu yönetmelik, kanun hükmünü aşan bir boyutta” diyen Av. Baturay yönetmeliğin iptaline karşı pazartesi günü Danıştay’da dava açacaklarını kaydetti.

"YASAK, YÖNETMELİKLE DELİNDİ"

Ekoloji Kolektifi Derneği avukatı M. Fevzi Özlüer ise konu ile ilgili açıklamasında "Bilindiği üzere iki gün önce bir bebek maması üreten firmanın raflardan alınmış ürünlerinden yapılan analizlerde GDO tespit edilmişti. Biyogüvenlik Kanunu’nun yasaklar başlıklı 5. Maddesinde, GDO ve ürünlerinin bebek mamaları ve ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaklanmıştı. Kanun’daki bu açık düzenlemeye rağmen, bugün yapılan yönetmelik değişikliğiyle bu yasak yönetmelikle delinmiş oldu. Kanun’daki bu yasağı delmek için Bakanlık, Kanunda tanımı olmayan bir kavramı yönetmeliğe işledi. Bu kavram GDO bulaşanı kavramıdır. Bakanlık; Türkiye’de Biyogüvenlik Kurulu bugüne kadar sadece hayvan yemi ihtiyacına yönelik ürünlerde bulunan GDO’lara izin verdi. Bu GDO’lara biyogüvenlik kurulu izin verdikten sonra, aynı gen insan ürünlerinde de çıkarsa, ürünün piyasada kullanılmasına izin verileceği anlamına gelmekte. Bu düzenleme Biyogüvenlik sistemine tamamen aykırıdır. Biyogüvenlik Kanunu’nu yok saymak demek" dedi.

Öte yandan konu ile ilgili hurriyet.com.tr'nin ulaştığı Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı kaynakları ise yönetmelikle ilgili daha ayrıntılı bir açıklamanın yapılacağını bildirdi.


2014 de sağlık'ta büyük zamlar geldi.

| 28 Mayıs 2014 Çarşamba |

TÜİK verilerine dayanarak yapılan araştırmaya göre, 17 sağlık madde fiyatının tamamında artış yaşandı. Sağlık madde fiyatlarında en dikkat çeken artışlar yüzde 6,71 artışla sezaryen ücretlerinde oldu.


Artık Parası olmayana sağlık hizmeti de yok

2014 yılı Ocak ayında 989,37 TL olan sezaryen doğum ücretleri 2014 yılı Nisan ayında 1055,78 TL'ye çıktı. Yüzde 5,86 artışla ameliyat ücreti oransal değerlendirmede ikinci en fazla artan sağlık madde fiyatı oldu. Diş dolgu ücreti 2014 yılı Ocak ayında 86,58 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 90,66 TL'ye yükselerek yüzde 4,71 arttı. Diş çekme ücreti 2014 yılı Ocak ayında 55,20 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 58,13 TL'ye yükselerek yüzde 5,30 arttı.

 Normal doğum ücreti 2014 yılı Ocak ayında 809,37 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 851,55 TL'ye yükselerek yüzde 5,21 arttı. Hastane yatak ücreti 2014 yılı Ocak 118,10 TL iken 2014 Nisan ayında 119,78 TL'ye yükselerek yüzde 1,42 arttı. İlaç ücretleri 2014 Ocak ayında 9,88 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 9,92 TL'ye yükselerek yüzde 0,46 arttı.

"MAAŞLARA YAPILAN ZAMLAR 4 AYDA YOK OLMA NOKTASINA GELDİ"

Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, araştırmaya ilişkin ANKA'ya yaptığı değerlendirmede, maaşlara yapılan zamların 4 ayda yok olma noktasına geldiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Her şey zamlanıyor; fakat enflasyon farkını istemeyen Memur-Sen'in imzaladığı toplu sözleşme nedeniyle memurun maaşı eriyip gidiyor. Önümüzdeki aylarda da memur maaşları enflasyona yenik düşecek. Ekonomi çevrelerinin yıllık enflasyonun çift haneli rakamlara ulaşacağı sözlerini de değerlendirdiğimizde memurların zammı enflasyon karşısında buharlaşacak."


Zencefil'in faydaları nelerdir.

| 26 Mayıs 2014 Pazartesi |

Yemeklerde ve içeceklerde kattığı tadın yanı sıra inanılmaz faydaları olan zencefili yaşamınıza dahil etmeniz için pek çok sebep var.

 Birlikte göz atalım…

Tıpkı bir ilaç gibi diş ağrısı, migren, adet sancısı gibi ağrılarda kullanabileceğiniz anti-inflamatuar özelliğe sahiptir.

Her türlü ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilir. Eğer kendinizi kötü hissederseniz, taze zencefil suyu veya çayı içmeyi deneyin.

Yüzyıllardır bilinen en temel özelliği antioksidan oluşudur. Vücuttaki yabancı maddeleri, toksinleri atmak için en güçlü yardımcınızdır.

Grip, soğuk algınlığı gibi durumlarda size destek verir. Kısa sürede ayağa kalkmanızı sağlar.

Bunun için limon ve balla karıştırdığınız sıcak suya birkaç dilim zencefil atın ve demleyerek için.



Devlet Hastanesinde çatlak var.

| 24 Mayıs 2014 Cumartesi |


Çanakkale'nin Gökçeada İlçesi açıklarında meydana gelen deprem nedeniyle Yenice İlçesi Devlet Hastanesi'nde de çatlaklar oluştu. Binanın tehlike arzetmesi nedeniyle hastaların tahliyesine başlandı.

Çanakkale'den Ulusal Medikal Kurtarma (UMKE) ekiplerinin sahra hastanesi kurmak üzere Yenice'ye hareket ettiği bildirildi. İlçede, biri ana çadır olmak üzere iki çadırdan oluşan sahra hastanesi kurulacağı öğrenildi.


Ana rahminin içi bakteri dolu.

| 23 Mayıs 2014 Cuma |

ABD’de yapılan geniş çaplı bir araştırmada sağlıklı hamilelerin plasentalarında çeşitli bakteri topluluklarının yaşadığı görüldü.


Amerikalı bilim insanları, plasentadaki bakterilerin büyük bölümünün, herkeste rastlanan “iyi mikropların” oluşturduğunu belirledi. Plasentada söz konusu mikrobiyal koloni yapılanmasının, erken doğum üzerinde rol oynadığı bildirildi. Houston’da Baylor Tıp Fakültesi’nde görevli doktor Kjersti Aagaard, araştırmanın, hamilelik ve erken yaşamın, tamamen steril durumlar olarak düşünülmemesi gerektiğini ortaya koyduğunu söyledi. Aagaard’ın, araştırma çerçevesinde, bağışlanan 320 plasentayı incelediği belirtildi.

 Aagaard, plasentanın mikroplarla beraber hareket etmediğini, sadece düşük seviyede mikrobu barındırdığını vurgulayarak, bunlar arasında sağlıklı kişilerin bağırsaklarında yaşayan E. koli türlerinin yer aldığını söyledi. Erken doğum yapan kadınlardan alınan 89 plasentada, açıkça yararlı olduğu bilinen bazı bakterilerin seviyelerinin önemli ölçüde düşük olduğuna dikkati çeken Aagaard, plasental mikrobiyomun, en çok ağızda sıkça rastlanan bakterilere benzediğinin keşfedilmesi karşısında şaşırdığını söyledi.


Search

Labels